Bir Zamanlar Anadolu'da



Bir Zamanlar Anadolu'da filmi Nuri Bilge Ceylan'ın yazıp yönettiği ve kanımca Türk sinema tarihindeki çekilmiş en gerçekçi film.

 Film Polisiye-Dram olarak karşımıza çıkıyor. Her sahnesi defalarca düşünülmüş ve en ince ayrıntılara kadar ilmek ilmek işlenmiş.


Filmin ilk sahnesinde bir kişinin kola geri kalan iki karakterin ise rakı içtiğini görüyoruz. Arkası dönük olan kişi maktul, rakı içen diğer karakter de filmin ilerisinde anlayacağımız üzere katil zanlısı.
Bu sahnede konuşulanlar duyulmasa da beden dilinden anlaşılacağı üzere zamparalık muhabbeti yapıyorlar.



Bir sonraki sahnede ise Jandarma ve Polisler ile cesedin gömülü olduğu yeri teşhis etmesi için katil zanlısıyla beraber bir çeşmenin yanında duruyorlar ve katil zanlısı cesedin yerini hatırlamaya çalışıyor fakat bulamıyolar.


Standart filmlerdeki gibi olaya serim, düğüm, çözüm yöntemiyle değil de kendine has yöntemiyle gitmeyi tercih etmiş. Bundan dolayı ilk sahneden sonra direkt ceseti arama sahnesi başlıyor. Olayın cevabını filmin sonunda alacağımı düşünsem da filmi izledikçe karakterleri tanıdıkça, onların iç dünyalarına indikçe asıl olayı unuttum. Zaten filmin belirli başlı kısımlarında izlediğim şeylerle cinayet sebebini az çok tahmin edebildim.




Akabinde gelen sahnede Polis Amiri, Polis Memuru, Doktor, Şöfor Arap Ali ve katil zanlısını görüyoruz. Polis Amiri ve Memuru olarak yazmamın sebebi de Amir'in kendini memur'dan üstün görmesi. Yönetmenin burada devlet içindeki hiyerarşiye bir gönderme yaptığını düşünüyorum zira Savcı-Doktor-Jandarma-Polis ve memurlar arasında geçen konuşmalardan bu açıkca belli oluyor.

Bu sahnede Anadolu insanının karakteristik özelliklerinin çok iyi bir şekilde kameraya yansıdığını anlıyorum çünkü konuştukları mevzu Manda Yoğurdu ve bu kadar saçma bir konuyu aşırı ciddiyetle tartışıp kendi bildikleri doğruları diğerlerine empoze etmeye çalışmak benim zannımca Anadolu insanının karakteristik özelliğidir. Hayatım boyunca Anadolu'nun ücra yerlerinde uzunca zaman geçirmiş birisi olarak en azından bunu söyleyebilirim.


Ardından gelen sahnede tekrar başka bir yerde durup cesedin gömülü olduğu yeri arıyolar. Katilin yeri hatırlayamamasının sebebini bu sahnede anlıyoruz zira katil olay esnasında ve cesedi gömerken alkolün etkisi altındaymış. Buradan da yola çıkarak filmin ilk sahnesinde alkol aldıkları sırada yaşanan bir olaydan dolayı cinayetin işlendiğini anlıyorum. Bu bölgede de ceset bulunamayınca Savcı, Polis Amirine baskı yapmaya başlıyor. Bu kadar insan sana güvendik geldik diyerek Amir'e baskı yapıyor. Klasik devlet hiyerarşisi.

Bir sonraki sahne ise yine arabada geçiyor Savcıdan azar işiten Amir kendinden düşük hiyerarşi seviyesine sahip olan şöfore sitem ediyor. Senarist devlet çalışanların içindeki o ilişkiyi çok belli etmeyerek fakat dikkatli izleyince anlaşılacak bir şekilde göze sokuyor.


                                          Doktor ve Arap Ali'nin arasında geçen konuşma

Arap Ali: Bizim buralarda böyle doktor. Kendi göbeğini kendin kesmek mecburiyetinde kalıyorsun bir yerde. Ha yok, ben kesemem arkadaş, diyorsan, iki dakkada alırlar çapını. Nereden geldiğini şaşarsın. Yok işte öyle. Hem şoför mahali olsun, hem cam kenarı olsun, hem de bedava. Yemezler. Maalesef hayvan terli. Adamın gözünden sürmeyi çekerler, üstüne üstlük bir de seni borçlu çıkarırlar. Onu bilir onu söylerim. Dairede duracaksın. Merkezi kollayacaksın. Haa çember olsa olmaz mı? Olur o da olur. Fakat yerinde ve zamanında. Yalnız icap ederse vazgeçmeyi de bileceksin. Hiçbirimiz dünyaya kazık çakmadık değil mi doktor? Hz. Süleyman; 750 yaşına kadar yaşamış. Altın mücevher. E dünya ona da kalmamış. Değil mi doktor?

Doktor: İğdebeli’ne yağmur yağıyor… Yağsın! Yüz yıllardır yağıyor. Ne fark eder? Fakat bundan sadece yüz yıl sonra bile Arap; ne sen, ne ben, ne savcı ,ne komiser. Hani şairin dediği gibi.. “Yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. Yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak.”


Bir tarafta Tıp tahsili almış, büyükşehirde yetişmiş bir Doktor diğer tarafta ise Anadolu'nun ücra bir yerinde yaşayan Adliye Şoförü. İkisinin de hayata bakış açısını görüyoruz bu sahnede.





Birkaç sahne geçiyor aradan tekrar başka bir mevkide ceset araması yapıyorlar. Bu sahnede Doktor ile Savcı'nın aralarında geçen konuşmalarda Doktor'un daha önce boşanmış olduğunu Savcı'nın ise ''Bir Arkadaşın Eşi'' diye belirtip bir kadının doğum yaptıktan sonra ölmesi hakkında bir hikaye anlatıyor. Savcı'nın mimiklerinden anlaşılacağı üzere anlattığı olayı yaşayan kişi bizzat kendisi.




Konuşmadan sonra gelen Jandarma Astsubay sürekli olarak Savcıya sorduğu soruyu soruyor. ''Burası mücavir alanına giriyor burada işi bizim almamız lazım''. Savcı ise cinayetin şehir merkezinde işlendiği için yetkinin hala Poliste olduğunu belirtiyor. Büyük ihtimal ile harcırah ya da prim tarzı bir şey kovalıyor. Çünkü Türkiye bürokrasisinde hiç kimse işin ucunda para ya da çıkar yoksa durduk yere bir işi üstüne almak istemez.




Saat iyice ilerleyince Savcı en yakın köy muhtarıyla iletişime geçerek tüm ekibin geceyi muhtarın evinde geçirmesine karar kılar. Muhtara haber verilmiş ve yemek hazırlanması istenmiştir.
Muhtar rolünü Ercal Kesal oynuyor ve sanki yıllardır bir köyde muhtarlık yapıyormuşcasına rolünün hakkını veriyor.




Ve işte; mükemmel gözlem, mükemmel oyunculuk ve mükemmel senaryonun bir araya gelerek oluşturduğu sahne geliyor. Muhtarın evine girerken bile muhtarın konuşması, jestleri sizi Anadolu'nun ücra bir köyünde hissettiriyor.


İşte tam bu sahne, hakkında belki de saatlerce konuşulabilecek sahne. Filmin en iyi ve en doğal sahnesi hatta Türk Sinema Tarihi'nin en doğal sahnelerinden birisi. Çeşitli köy yerlerinde çok bulunmuşluğum var, buradaki muhtar karakteri müthiş bir gözlem yeteneğinin, oyunculukla harmanlanmış hali adeta. Çok hayattan, bu sahnedeki her şey çok gerçekçi. Mesela muhtarın tam olarak geğirmek sayılmasa da ona yakın bir hareketi var konuşurken yaptığı. İnce ve güzel bir ayrıntı. Bal hazırlatırken yaptığı el hareketi vs. Sahne hakkında anlatılacak bir sürü detay var ama sahneyi izlemek en mantıklısı diye düşünüyorum. 




Yorumlar

Popüler Yayınlar